Nihan Gizem KANTARCI ATEŞ

Kitap Bölümü | 2023 | İletişim Sosyolojisi , pp.133 - 149

Kitap Bölümü

Merve ÇETİNKAYA SÖNMEZ

Makale/Derleme | 2023 | Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi ( 45 ) , pp.183 - 217

Kadim Anadolu Türk kültüründe doğa yerleşim dokularının biçimlenmesinde belirleyici olurken yapı bünyelerinde yer alan açık yeşil alan varlığı da daima tasarım bileşeni olarak değerlendirilmiştir. Doğa ve onun mekânsal yansıması olan açık yeşil alan tasarımları Anadolu yapı, kent kültüründe önemini korumuş alternatif kullanımlar sunacak biçimde ve farklı ölçeklerde açık mekân kurgulamaları gerçekleştirilmiştir. Anadolu yerleşmeler tarihi irdelendiğinde tüm uygarlıklarda görülen açık mekân biçimlenmeleri bir süreklilik izleyerek özgün Anadolu sentezi doğrultusunda farklı ölçek, kimlik ve nitelikte biçimlenmeler ile AnadoluTürk açık m . . .ekân kültürünü oluşturmuştur. Bu kapsamda gerek toplumsal gerek bireysel kullanımlara yönelik geleneksel açık mekanlar ve yeşil alanlar kent bütününde/kent dokusunda biçim bulmuştur. Avlular, bahçeler, korular, çayırlar, mesireler, bostanlar, dutluklar, meyvelikler bu kültürün ürünü ve belli işlevler içinde tasarlanan alanlar olarak Anadolu Türk kenti açık yeşil alan varlığını oluşturmuştur. Bu araştırmada Anadolu Türk kültüründe insan-doğa ilişkisinin belli kullanımlar doğrultusunda yorumlanması sonucunda gelişen geleneksel yeşil alanlar kavramsal olarak tanımlanmış, mekânsal, yapısal ve bitkisel anlamda gerek literatür verileri gerekse bugüne ulaşan alanlar kapsamında irdelenmiştir. Türk kültüründe görülen geleneksel açık mekân biçimlenmeleri mekânsal, işlevsel, ekolojik, sosyal, kültürel ve görsel nitelikleri ile ortaya konmuş; oluşumu ve tasarımındaki düşünsel arka plan irdelenmiştir. Yanı sıra Anadolu uygarlıklarının sentezi olan özgün açık yeşil alan tasarımı, çözümlerinin güncel tasarımlarda değerlendirilme olanakları tartışılmıştır Daha fazlası Daha az

Nihan Gizem KANTARCI ATEŞ

Kitap Bölümü | 2023 | Sağlık Yönetimi Güncel Konular ve Pratik bilgiler , pp.257 - 274

Kitap Bölümü

Nihan Gizem KANTARCI ATEŞ

Kitap | 2023 | Göçmen İşçilerin Sosyal Güvenlik Hakları , pp.1 - 173

Kitap

Nihan Gizem KANTARCI ATEŞ

Diğer Bilimsel ve Sanatsal Etkinlikler | 2023 |

Diğer Bilimsel ve Sanatsal Etkinlikler

Merve ÇETİNKAYA SÖNMEZ

Makale/Derleme | 2023 | Online Journal Of Art And Design 11 ( 3 ) , pp.47 - 67

Today, cultural landscapes are undergoing rapid changes. These changes have raised the issue of understanding and defining change in the context of the protection and management of cultural landscapes. In this context, there are many studies with different perspectives on detection of change. In this study, the historical landscape assessment which is a quantitative method and the survey-analysis study which is a qualitative method was applied for Melikgazi district Germir province. For this purpose, aerial photographs and maps taken at different periods (1959,1975, 1986, 1992, 2005, 2015, 2020) were used within the scope of histori . . .cal landscape assessment. In addition, a field study was conducted within the scope of survey-analysis method. The findings of the research were grouped under three headings. These are changes in the natural environment, changes in concrete cultural heritage and changes in intangible cultural heritage. As a result of the study, it was determined that cultural landscape values of Melikgazi/Germir District changed over time. In the conclusion part, the changes and transformation of historical and cultural landscapes are presented. As a result of the research, it has been determined that the area has lost its original quality and has undergone structural and cultural changes Daha fazlası Daha az

Zehra TAŞTAN

Makale/Derleme | 2023 | European Journal of Science and Technology ( 50 ) , pp.66 - 78

Dijital tasarım alanında yaşanan gelişmelerin bir sonucu olarak ortaya çıkan yazılımlar ve teknolojik araçlar, tasarım alanında yeni yaklaşımların ortaya çıkmasına olanak sağlamış ve var olan yaklaşımlarında uygulanabilirliği, denetlenebilirliği ve kontrol edilebilirliğini arttırmıştır. Bu yaklaşımlardan olan parametrik tasarım yaklaşımı ve biomimikri tasarım yaklaşımı son yıllarda birçok tasarım alanında teknolojinin araçlar sayesinde karşımıza çıkmaktadır. Bu çalışmada da son 10 yılda yapılan Serpentine pavilyonlarının bu iki yaklaşım üzerinden değerlendirilmesi yapılmıştır. Yapılan çalışmada Serpentine pavilyonlarından bahsedilmi . . .ş olup, her bir pavilyon biomimikri ve parametrik tasarım yaklaşımları tarafından analiz edilmiştir. Serpentine Pavilyonlarında da bu iki yaklaşımın kullanıldığına dair bulgulara rastlandığı gözlemlenmiştir. Bu durum sonraki yıllarda tasarlanacak Serpentine pavilyonlarında da devam edeceğinin öngürülmesi ile beraber, küçük ölçekli yapılarda bu iki yaklaşımın daha kontrol edilebilir, uygulanabilir ve dentelenebilir olduğu sonucuna da varılmaktadır. Yapılan çalışma da Serpentine pavilyonları özelinde tasarım alanında bu iki yaklaşım ayrı ayrı kullanılabileceği gibi birlikte de tasarıma etki edeceği sonucuna varılmıştır. Anahtar Kelimeler: Parametrik Tasarım, Biomimikri, Serpentine, Serpentine Pavilyonları. Abstract The software and technological tools that emerged as a result of the developments in the field of digital design have allowed the emergence of new approaches in the field of design and increased the applicability, auditability and controllability of existing approaches. Parametric design approach and biomimicry design approach, which are among these approaches, have emerged in many design fields thanks to the tools of technology in recent years. In this study, the Serpentine pavilions built in the last 10 years were evaluated based on these two approaches. In the study, Serpentine pavilions were mentioned, and each pavilion was analyzed by biomimicry and parametric design approaches. It has been observed that there is evidence of the use of these two approaches in the Serpentine Pavilions. It is predicted that this situation will continue in the Serpentine pavilions to be designed in the following years, and it is concluded that these two approaches are more controllable, applicable and auditable in small-scale structures. In the study, it was concluded that these two approaches can be used separately in the field of design, especially for the Serpentine pavilions, and they will also affect the design together. Keywords: Parametric Design, Biomimicry, Serpentine, Serpentine Pavilions Daha fazlası Daha az

Zehra TAŞTAN

Bildiri | 2022 | 1. International Congress and Exhibition an Art and Design Research , pp.1 - 12

İnsanoğlu geçmişten günümüze doğadan ilham alarak öğrenmeyi ve bu sayede hayatta kalmayı başarmıştır. Aslında doğadan ilham alarak öğrenme kavramı yeni bir kavram değildir. Ancak günümüzde küresel ısınma ya bağlı olarak kaynaklarımızı daha verimli kullanma gerekliliği ve buna bağlı olarak da enerji verimliliği, sürdürülebilirlik ve ekoloji kavramlarına verilen önemin artması, tasarım alanında tasarım problemine doğa ile ilişkili alternatif yaklaşımlar ve çözümler getirmeyi zorunlu kılmaktadır. Bu bağlamda tasarım alanında yeni yaklaşımlardan birisi olan biomimikri “bios” ve “mimic” kavramlarının bir araya gelmesi ile oluşur. “bios” . . .kavramı hayat “mimic” kavramı ise benzetimi ifade eder) kavramı doğayı takip ederek, doğadan ilham alarak öğrenme anlamına gelen bir yaklaşımdır. Teknoloji alanında yaşanan gelişmelere ile ortaya çıkan birçok yazılım araçları da kendisini sürekli yenileyen ve geliştiren doğayı analiz edebilme ve değerlendirebilme yetkinliğimizin artmasına olanak sağlamış, tasarım süreçlerinde form ve işlev geliştirmede doğayı taklit etme ve tasarıma entegre etmeyi de kolaylaştırmıştır. Tasarım bağlamında biomimikri doğanın evrimsel süreç içerisinde getirdiği çözümleri inceleyerek tasarım alanına aktarılması anlamına gelmektedir. Tasarım sürecinde biomimikri genel olarak iki ayırt edici kategoride yer alır. Bunlar “tasarımdan biyolojiye” (problem odaklı tasarım yaklaşımı) ve “biyolojiden tasarıma” (çözüm odaklı tasarım yaklaşımları) şeklindedir. Bu çalışmada biomimikri kavramının tasarım alanına getirdiği tasarım yaklaşımları örnekler üzerinden incelenerek, biomimikri tasarım yaklaşımının getirdiği yeniliklerden, kolaylıklardan ve öneminden bahsedilerek, ortaya koyduğu katkılara değinilecektir. Anahtar Kelimeler: Biomimikri, tasarım, tasarım yaklaşımı. From past to present, human beings have succeeded in learning and surviving by being inspired by nature. In fact, the concept of learning by being inspired by nature is not a new concept. However, today, the necessity of using our resources more efficiently due to global warming and the increasing importance given to the concepts of energy efficiency, sustainability and ecology necessitate bringing alternative approaches and solutions related to nature to the design problem in the field of design. In this context, the concept of biomimicry, which is one of the new approaches in the field of design (it is formed by the combination of the concepts of "bios" and "mimic". The concept of "bios" refers to life, and the concept of "mimic" refers to similitude) is a concept that means learning by following nature and being inspired by nature. approach. Many software tools that have emerged with the developments in the field of technology have also enabled us to increase our ability to analyze and evaluate nature, which constantly renews and improves itself, and facilitates the imitation of nature in the development of form and function in the design processes and integrating it into the design. In the context of design, biomimicry means examining the solutions that nature brought in the evolutionary process and transferring it to the design field. In the design process, biomimicry generally falls into two distinctive categories. These are “from design to biology” (problem-oriented design approach) and “from biology to design” (solution-oriented design approaches). In this study, the design approaches brought by the concept of biomimicry to the field of design will be examined through examples, the innovations, conveniences and importance of the biomimicry design approach will be mentioned and its contributions will be mentioned. Keywords: biomimicry, design, design approac Daha fazlası Daha az

Ebubekir YILMAZ

Makale/Derleme | 2023 | Clinical Oral Investigations , pp.6891 - 6902

Abstract Objective The purpose in the study was to evaluate the effect of biogenic silver nanoparticles (Ag NPs) synthesized by the green synthesis method on dentin bond strength in three different universal adhesives and investigate their antibiofilm activity against Streptococcus mutans (S. mutans). Materials and methods Three different universal adhesives (single bond universal, all-bond universal, and clearfil universal) were used in this study. Ag NPs were synthesized using rose hip (Rosa canina) extract as a reducing and stabilizing agent and they were characterized with STEM, UV–vis spectrophotometer, DLS, and zeta potential. . . . Ag NPs were added to the adhesive resins at a rate of 0.05% (w/w), and their homogeneous distribution in the adhesive was determined using EDX spectrometry. Samples in all groups were tested at baseline-after 5000 and 10,000 thermal cycles. Adhesive composite discs were used for the live/dead analysis of S. mutans, MTT metabolic activity test, lactic acid production, and determination of colony-forming unit (CFU) values (n = 3). Ninety extracted caries-free human third molars were used to determine microtensile bond strength (μTBS) (n = 10). After the universal adhesive was applied to the dentin surface, composite resin (Z550 XT, 3 M ESPE, USA) was placed and sections were taken to form a composite-dentin stick of 1 mm × 1 mm wideness and 8-mm length. The sticks were broken at a rate of 1 mm/min under uniaxial tension in a universal testing machine, and the failure modes were determined by SEM. One-way analysis of variance (ANOVA) for antibacterial tests and two-way analysis of variance for μTBS tests were performed (p < 0.05). Results All universal adhesive groups containing Ag NPs showed higher antibacterial activity than control groups without Ag NPs (p < 0.05). There was a statistically significant difference in the live/dead assay analysis, MTT metabolic activity test, lactic acid production, and CFU values in the thermal cycled Ag NPs groups (p < 0.05). Antibacterial activity decreased in groups containing Ag NPs subjected to 10,000 thermal cycles. The highest lactic acid production 11.06 (± 0.629) and CFUs 7.61 (± 0.304), live bacteria 31.13 (± 0.466), and S. mutans MTT metabolic activity 0.29 (± 0.376) at AU (All-Bond Universal—Ag NPs) 10,000 thermal cycles group. There was no difference in μTBS values between the initial and 5000 thermal cycle groups, there was a difference between the 10,000 thermal cycle groups. The CU (Clearfil Universal—Ag NPs) group subjected to 10,000 thermal cycles showed lower μTBS 11.1 (± 3.2). Conclusion In conclusion, universal adhesives containing biogenic Ag NPs showed higher antibacterial activity than the control groups and did not reduce the μTBS. Clinical relevance Antibacterial universal adhesives can contribute to restoration success in clinical applications by reducing residual bacteria and preventing secondary caries formation Daha fazlası Daha az

Gonca ÇİFFİLİZ

Makale/Derleme | 2018 | Eurasian Journal of Educational Research73 , pp.21 - 42

Purpose: The aim of the current study is twofold. First, it investigates the relationship between mobbing and organizational identification (OI) as an organizational attitude. Second, it explores the moderating effect of perceived organizational support (POS) on the relationship between mobbing and organizational identification. We proposed that perceived organizational support acts as a moderator between mobbing and organizational identification. Research Methods: We used a cross-sectional design and data were gathered from employees working in a higher educational institution. The sample yielded 152 complete surveys, including 123 . . . academics and 29 administrative staff. The questionnaire included measures of mobbing, perceived organizational support, and organizational identification. Findings: The results of the moderated regression analysis do not provide support for the moderating effect of perceived organizational support in the relationship between mobbing and organizational identification. However, the findings demonstrate that, rather than a moderating variable, perceived organizational support is positively associated with organizational identification. Implications for Research and Practice: The results of the current study highlight the effect of organizational support in increasing the organizational identification levels of employees to their organizations. It would be beneficial for future research to assess the moderator effect of other dispositional or situational variables on the proposed relationships. Moreover, future research might also investigate other work outcomes, such as intention to leave, job satisfaction, and job performance Daha fazlası Daha az

Eda BÜYÜKNALBANT | Kübra PEDÜK

Makale/Derleme | 2022 | Journal of Biotechnology and Strategic Health Research , pp.236 - 241

AMAÇ: Çocukların en sık tükettiği 5 farklı içeceğin fiberle güçlendirilmiş rezin kronlar üzerinde renk değişimi (ΔE) bakımından etkisini değerlendirmektir. YÖNTEM: Bu çalışmada, toplamda 60 adet maksiller üst santral kesici diş için üretilmiş fiberle güçlendirilmiş rezin kron (Figaro Crowns, Inc., Woodbury, MN, USA) kullanıldı. Başlangıç renk değerlerinin spektrofotometre cihazı ile ölçülmesinin ardından kronlar ilk grup kontrol grubu, 2. grup kola, 3. grup şeftali aromalı soğuk çay, 4. grup vişne suyu, 5. grup portakal suyu ve 6. grup çikolatalı süt olmak üzere rastgele 6 gruba ayrıldı (n=10). Kronlar bir hafta boyunca içecekler iç . . .erisinde inkübe edildi. Test periodu sonrası distile su ile yıkanan ve kurutulan kronların renk ölçümleri tekrarlandı ve renk değişim değerleri hesaplandı. İçeceklerin renk değişimi üzerindeki etkisinin değerlendirilebilmesi için tek yönlü varyans analizi (ANOVA) kullanıldı. İkili karşılaştırmalar için Tukey testi yapıldı. İstatistiksel anlamlılık eşiği p=0,05 olarak kabul edildi. BULGULAR: Bütün kronlar, içecek maruziyeti sonrasında renk değişikliği gösterdi, gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulundu (p 0,05). SONUÇLAR: Çocuklarda özellikle ön dişlerin fiberle güçlendirilmiş rezin kronlarla restore edildiği durumlarda, renk stabilitesinin devamlılığı için hasta ve ebeveynlerin içecek tüketimi sonrası oluşabilecek renklenmeler konusunda bilgilendirilmesi önem taşımaktadır. OBJECTIVE: To evaluate the effect of 5 different beverages most frequently consumed by children in terms of color change (ΔE) on fiber reinforced resin crowns. METHODS: In this study, fiber reinforced resin crowns (Figaro Crowns, Inc., Woodbury, MN, USA) produced for a total of 60 maxillary upper central incisors were used. After the initial color values were measured with a spectrophotometer device, the crowns were randomly divided into 6 groups: the first group was the control group, the 2nd group was cola, the 3rd group was peach flavored ice tea, the 4th group was cherry juice, the 5th group was orange juice, and the 6th was chocolate milk. (n=10). Crowns were incubated in drinks for one week. After the test period, the color measurements of the crowns, which were washed with distilled water and dried, were repeated and the color change values were calculated. One-way analysis of variance (ANOVA) was used to evaluate the effect of beverages on color change. Tukey test was performed for pairwise comparisons. Statistical significance threshold was accepted as p=0.05. RESULTS: All crowns showed color change after beverage exposure, statistically significant difference was found between the groups (p 0.05). CONCLUSIONS: It is important to inform patients and parents about the discoloration that may occur after beverage consumption in order to maintain color stability, especially in cases where anterior teeth are restored with fiber-reinforced resin crowns Daha fazlası Daha az

Erkan KÖSE

Bildiri | 2023 | 42. Yöneylem Araştırması ve Endüstri Mühendisliği Ulusal Kongresi , pp.90 - 90

Artan yakıt fiyatları i¸sletmeler i¸cin personel ta¸sıma maliyetlerini ¨onemli sorunlardan birisi haline getirmi¸stir. Bu maliyetlerin d¨u¸s¨ur¨ulmesi ve kaybedilen s¨urelerin en aza indirilmesi gerekmektedir. Bu ¸calı¸smada, Kayseri’de faaliyet g¨osteren orta ¨ol¸cekli bir firmada, personel servisleri i¸cin optimal rotalar belirlenmeye ¸calı¸sılmı¸stır. Mevcut durumda firma iki vardiya halinde ¸calı¸smaktadır. Gece ve g¨und¨uz vardiyasında ¸calı¸sanlar i¸cin servis planlaması ayrı-ayrı yapılmaktadır. G¨und¨uz vardiyasında ¸calı¸sanlar i¸sletmeye ta¸sınmakta, onlar i¸si devraldıktan sonra gece vardiyasında ¸calı¸sanlar evlerine ta¸s . . .ınmaktadır. Bu durum personel servislerinin kat ettikleri toplam mesafeyi dolayısı ile de ula¸sım maliyetlerini arttırmaktadır. Ula¸stırma maliyetlerini azaltabilmek amacıyla fabrikada i¸sleri kesintisiz olarak y¨ur¨utebilmek i¸cin asgari sayıda personelin i¸slere atanması, geri kalan personelin e¸s zamanlı olarak toplanıp-da˘gıtılması amacıyla yeni bir matematiksel model ¨onerilmi¸stir. Matematiksel model ilk ¨once fabrikada faaliyetleri y¨ur¨utecek asgari sayıda personel atamasını yapmakta daha sonra geri kalan personelin e¸s zamanlı olarak toplanıp da˘gıtıldı˘gı optimal rotayı belirlemektedir. Elde edilen sonu¸clar ¨onerilen matematiksel modelin faaliyetlerin kesintisiz y¨ur¨ut¨ulmesinde herhangi bir aksaklı˘ga sebep olmaksızın ula¸stırma maliyetlerinde ¨onemli ¨ol¸c¨ude tasarruf sa˘glanabilece˘gini g¨ostermi¸stir Daha fazlası Daha az